Danışma Ücretlidir

“Kısa görüşme ve randevu almak için lütfen telefon ediniz”

Türkiye Barolar Birliği tarafından verilen kararla: Danışma Ücretlidir. Avukatın ücretsiz veya asgari ücret tarifesinin altında, Dava Alması, Danışmanlık yapması Avukatlık Kanunu’na aykırıdır. Bu sebeple avukatlardan ücretsiz iş yapmalarının talep edilmemesi rica olunur.

Konya Boşanma Avukatı

Konya Boşanma Avukatı, Konya Boşanma Avukatları

Konya’da faaliyet gösteren Yusuf Tahtacı Boşanma Hukuk ve Avukatlık Bürosu Konya boşanma avukatları kadrosu anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma davalarına yönelik, boşanma avukatı olarak tazminat, nafaka, velayet, mal rejiminin tasfiyesi konuları dahil olmak üzere her türlü konuda hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir.

Konya boşanma avukatları ekibimiz boşanma hukuku konusunda edindikleri deneyim ve bilgiler çerçevesinde, müvekkillerimize en etkili sonucu sağlamak için hukuki destek vermektedirler. Boşanma, evliliğin yasal olarak sona ermesi demektir. Bunun için de boşanma davası açmadan önce veya dava sırasında uzman boşanma avukatı nezaretinde boşanmanın planlanması ve neticelendirilmesi gerekir.

Boşanma sebepleri özel ve genel sebepler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nda boşanma sebepleri 161-166’ncı maddeleri arasında düzenlenmiştir. Yargıtay kararlarında da görüleceği üzere; özel boşanma sebepleri olarak zina, hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, terk, akıl hastalığı sayılmıştır. Genel boşanma sebepleri olarak ise; evlilik birliğinin sarsılması şiddetli geçimsizlik sebebiyle boşanma eşlerin anlaşarak boşanmaları; anlaşmalı boşanma davası , bir boşanma reddinden sonra eşlerin üç yıl bir araya gelmemeleri olan fiili ayrılık sayılmaktadır.

Hukuk büromuz boşanma davası sırasında ve sonrasında müvekkillerimize ihtiyaç duydukları hukuki desteği sağlamakta ve kendilerine boşanma hukuku konusunda danışmanlık yapmaktadır.

Boşanma, evliliğin yasal olarak sona ermesi demektir. Bunun için de boşanma davası açmadan önce ve dava sırasında tecrübeli avukatlar nezaretinde boşanmanın planlanması ve neticelendirilmesi gerekir. Boşanma avukatlarımız, hukuki tecrübelerini ve çözüm bulma yeteneklerini birleştirerek müvekkillerimizi; boşanma davaları, anlaşmalı boşanma, çekişmeli boşanma, zina nedeniyle boşanma, terk nedeniyle boşanma, tanıma ve tenfiz davası, nafaka davaları, tazminat davaları, velayet davaları, mal rejimi davaları, mal ayrılığı sözleşmesi hazırlanması konularında temsil etmekte ve başarılarını devam ettirmektedirler.

Boşanma avukatlarımız, evlilik öncesinde veya evlilik devam ederken evlilik sözleşmesi ve mal ayrılığı sözleşmelerinin hazırlanması konusunda öncelikle imza öncesi eşlerin bilgilendirilmesi ve sözleşmelerin hazırlanmasında müvekkillerine destek olmaktadır.

Konya Boşanma Avukatları Ekibimizin Hizmetleri

+ Anlaşmalı boşanma davası açılması ve takibi

+ Çekişmeli boşanma davası açılması ve takibi

+ Mal rejiminin tasfiyesi davası açılması ve takibi

+ Nafaka ve tazminat davaları açılması ve takibi

+ Tanıma ve tenfiz davası açılması ve takibi

+ Velayet davaları açılması ve takibi

+ Nafaka uyarlanma davası açılması ve takibi

+ Nafaka ve tazminat alacaklarının tahsili için icra işlemleri yapılması

+ Şiddet gösteren eşin evden uzaklaştırılması davalarının açılması ve takibi

Anlaşmalı Boşanma

Türk Hukukunda kanun koyucu, eşlerin iradelerine de önem vererek anlaşmalı boşanma kurumunu düzenlemiştir. Aile birliğinin varlığını devam ettirme amacı taşıyan Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre anlaşmalı boşanma hususu da belli başlı şartlara bağlı tutulmuştur. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 166/II maddesinde düzenlenen anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi için şu şartların varlığı gerekmektedir:

+ Evlilik en az 1 yıl sürmüş olmalı,

+ Eşlerin birlikte başvurması,

+ Hakimin tarafları bizzat dinlemesi,

Anlaşmalı boşanmaya ilişkin hususların protokole bağlanması.

Anlaşmalı boşanma davasında yukarıda saymış olduğumuz hususların yerine getirilmemesi halinde mevcut dava çekişmeli boşanma davasına dönüşecektir veya eksikliğin türüne göre davanın reddine karar verilecektir. Şayet evliliğin henüz 1 yılı doldurmamış olması halinde dava reddedilecek, duruşma esnasında taraflardan birinin boşanma işlemine icazet vermemesi halinde ise dava, çekişmeli boşanma davasına dönüşecektir.

Anlaşmalı boşanmada esas amaç tarafların iradelerine değer vermek ve bu iradeleri ön planda tutmaktır. Fakat bunun yanı sıra ağır işleyen Türk Hukuk sisteminde taraflara böyle bir imkan sağlanarak da boşanma işleminin daha kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleşmesi imkanı yaratılmıştır. Nitekim boşanma davaları yıllarca devam edebilmekte, bu süreç içerisinde taraflar yıpranmakta ve toplum içerisinde sıkıntılı bir süreç geçirmektedirler. Bunun yanı sıra anlaşmalı boşanma protokolüne hakimin müdahelesiyle birlikte zayıf konumda olan eşin korunması da amaçlanmıştır.

Anlaşmalı boşanma ilişkin taraflar arasında düzenlenen protokol belli başlı hususları içermelidir. Tarafların çocuklarının durumu, boşanmanın mali sonuçları, yargılama giderleri, nafaka ve tazminata ilişkin hususlar protokolde açıkça yer almalı ve taraflar arasında buna ilişkin herhangi bir ihtilaf yer almamalıdır. İşbu nedenle anlaşmalı boşanmada protokolün bağlayıcılığı önemli olup tarafların boşanma neticesindeki hukuki durumlarını belirlemesi açısından da hayati bir önem taşımaktadır.

Anlaşmalı Boşanma Davası Süreci

Eşler, anlaşmalı boşanma davasını kendileri açabileceği gibi avukatları aracılığıyla da bu işlemi gerçekleştirebilirler. Anlaşmalı boşanma davası sürecinde dikkat edilmesi gereken hususlar söz konusudur. Bunlara kısaca değinmek gerekirse:

Dava ortak bir dilekçe ile açılmalı veya eşin açtığı dava diğer eş tarafından kabul edilmeli,

+ Anlaşmalı boşanma protokolü düzenlenmeli

+ Taraflar duruşmada boşanma arzularını hakime bizzat beyan etmeli

Dava Süresi: Anlaşmalı boşanma davası Türk Hukukunda tek celsede biten duruşmalardan bir tanesi olup 2-4 ay arasında sürmektedir. Mahkemelerin yoğunluğuna göre daha kısa da sürebilmektedir. Davanın açılmasıyla birlikte tarafların taleplerinin tam ve eksiksiz olması halinde mahkemece duruşma tarihi verilecektir. Duruşmada tarafların iradelerini boşanma yönünde beyan etmeleri neticesinde hakim tarafından boşanmaya karar verilecek ve davanın kesinleşmesiyle birlikte boşanma işlemi tamamlanmış olacaktır.

Görevli Mahkeme: Anlaşmalı boşanma davasında görevli mahkeme Aile Mahkemeleri olup, başka bir mahkemede davanın açılması halinde dava, görev yönünden reddedilecektir.

Yetkili Mahkeme : Anlaşmalı boşanma davasında yetkili mahkemenin tayini için genel yetki kurallarına gidilecektir.

Anlaşmalı Boşanma Davası Hakkında Genel Bilgiler

Eşlerin en az birinde oluşan boşanma isteği ile boşanma süreci başlayabilmektedir. Boşanma davasının Aile Mahkemesinde açılması gerekmektedir. Yetkili mahkeme ise eşlerden birinin yerleşim yeri ya da eşlerin son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Anlaşmalı boşanma, çekişmeli boşanmaya göre dava pratik, hızlı bir şekilde sonuçlanmaktadır.

Eşler arasında boşanma isteği bakımından ortak bir boşanma iradesi söz konusu ise,

Evlilik en az bir yıldan beri devam etmekte ise,

Eşler boşanmadan sonraki istekler ve menfaatler bakımından da anlaşmış iseler anlaşmalı boşanma davasını açabilirler. Bu davada dava dilekçesine ek olarak boşanma protokolü de yer almalıdır. Anlaşmalı boşanma protokolü örneği sitemizde yer almaktadır.

Eşlerin çocukları varsa ve boşanma davasını gören hâkim çocuk hakkındaki anlaşmaları da protokoldeki diğer maddelerle birlikte çocuğun yararına uygun bulursa bu durumda boşanmaya karar verilecektir.

Anlaşmalı boşanma davası, çekişmeli boşanma davasına göre daha hızlı ve pratik olsa da özellikle boşanma protokolü, tarafların mahkeme içi ikrarını taşıdığından, maddelerin özenle ve dikkatli bir şekilde seçilmesi gerekmektedir. Zira boşanma protokolü, esaslı bir neden olmadıkça eşleri sürekli olarak bağlamaktadır. Bu bakımdan tecrübeli bir avukattan profesyonel bir destek alınması önerilmektedir.

Çekişmeli Boşanma

Çekişmeli boşanma davası, yine eşlerden en az birinin boşanma isteği doğrultusunda açılan, boşanma ve sonuçlarının protokolle değil, kusur oranları değerlendirilerek tesis edilen mahkeme kararı ile düzenlendiği dava türüdür. Çekişmeli boşanmada eşler arasında boşanma iradesi bakımından bir ortaklık olmayabilir. Eşlerden yalnızca biri boşanmayı istiyor olabilir ya da her ikisi de boşanmayı istiyor olsa da taraflar daha az kusurlu ya da kusursuz olduğunu düşünüyor olabilir.

Çekişmeli boşanma davası, anlaşmalı boşanma davasına göre daha uzun süren, evlilik birliğinin temelinden sarsılması gibi genel ya da zina gibi özel sebeplerle açılabilen bir davadır. Anlaşmalı boşanma davasının aksine çekişmeli boşanma davasında kusur araştırılmakta, mahkeme kusurun kimde olduğunu tespit etmek için araştırmalar yapmakta, tanıkların bilgi ve görgüsüne başvurulabilmektedir.

Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası sonucunda taraflar, kusura göre karşı tarafa nafaka ya da tazminat ödemek durumunda kalabilmektedir. Aynı şekilde taraflar eşit kusurlu ise herhangi bir tazminat ödenmeden de boşanma gerçekleşebilmektedir. Dolayısıyla kusurlu olmadığını ve karşı tarafın daha kusurlu olduğunu düşünen eşin, boşanma davasının başlangıcından sonuna kadar kendisini en iyi şekilde ifade etmesi ya da tecrübeli bir boşanma avukatı ile temsil ettirmesi önemlidir.

Boşanma davası sonrasında tazminatlar bir süreklilik arz etmese de nafakalar süreklilik arz etmektedir. Boşanma davası süresince ödenen tedbir nafakası, boşanma sonrasında ödenen yoksulluk nafakası ve çocuk için iştirak nafakası gibi hususların etkili bir şekilde talep edilmesi gerekmektedir. Hukuk büromuzca bu talepler, etkili bir biçimde ileri sürüldüğü gibi sonraki süreçte de gerekirse nafakanın artırılması davası ya da indirilmesi davası büromuzca yürütülmektedir.

Çekişmeli Boşanma Davası

Türk Medeni Kanunu’nun 166’inci maddesinde genel boşanma nedenlerinden biri olarak evlilik birliğinin sarsılması düzenlenmiştir. Şayet evlilik birliği temelinden sarsılmış ve evlilik birliğinin sürdürülmesi eşlerin kendilerinden beklenmeyecek derecede güçleşmişse, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Davacının kusuru daha ağır olursa, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Hakkın kötüye kullanılması halinde, evlilik birliliğin devamının davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yararı kalmamışsa, boşanmaya karar verilebilir. Evlilik en az bir yıl sürmüşse, eşlerin boşanma için birlikte başvurması (anlaşmalı boşanma) veya eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu durumda hakimin boşanma kararı verebilmesi için tarafları bizzat dinlemesi şarttır. Hakim, eşlerin ve çocukların menfaatlerini dikkate alarak eşler arasındaki anlaşmada gerekli gördüğü takdirde düzeltme yapabilir.

Çekişmeli Boşanma Davası Nasıl Açılır?

Eğer hakim herhangi bir sebeple boşanma davasını reddetmişse ve ret kararı kesinleştikten itibaren üç yıl boyunca her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.

Tek taraflı boşanma iradesinin sunulması ile boşanma kararı verilmez. Boşanmaya karar verebilmesi için boşanmak istenen eşin kusurunun bulunması gerekir, aksi takdirde boşanma kararı verilemez. Bunun dışında eşlerden birinin kusuru olmadan boşanılması hali anlaşmalı boşanmanın bulunması halinde mümkündür. Mahkemenin boşanma kararını verebilmesi için duruşmada iki eşin de resen bulunması gerekmektedir.

Çekişmeli Boşanma Davası Hakkında Genel Bilgiler

Çekişmeli boşanma davası, yine eşlerden en az birinin boşanma isteği doğrultusunda açılan, boşanma ve sonuçlarının protokolle değil, kusur oranları değerlendirilerek tesis edilen mahkeme kararı ile düzenlendiği dava türüdür. Çekişmeli boşanmada eşler arasında boşanma iradesi bakımından bir ortaklık olmayabilir. Eşlerden yalnızca biri boşanmayı istiyor olabilir ya da her ikisi de boşanmayı istiyor olsa da taraflar daha az kusurlu ya da kusursuz olduğunu düşünüyor olabilir.

Çekişmeli boşanma davası, anlaşmalı boşanma davasına göre daha uzun süren, evlilik birliğinin temelinden sarsılması gibi genel ya da zina gibi özel sebeplerle açılabilen bir davadır. Anlaşmalı boşanma davasının aksine çekişmeli boşanma davasında kusur araştırılmakta, mahkeme kusurun kimde olduğunu tespit etmek için araştırmalar yapmakta, tanıkların bilgi ve görgüsüne başvurulabilmektedir.

Şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanma davası sonucunda taraflar, kusura göre karşı tarafa nafaka ya da tazminat ödemek durumunda kalabilmektedir. Aynı şekilde taraflar eşit kusurlu ise herhangi bir tazminat ödenmeden de boşanma gerçekleşebilmektedir. Dolayısıyla kusurlu olmadığını ve karşı tarafın daha kusurlu olduğunu düşünen eşin, boşanma davasının başlangıcından sonuna kadar kendisini en iyi şekilde ifade etmesi ya da tecrübeli bir boşanma avukatı ile temsil ettirmesi önemlidir.

Boşanma davası sonrasında tazminatlar bir süreklilik arz etmese de nafakalar süreklilik arz etmektedir. Boşanma davası süresince ödenen tedbir nafakası, boşanma sonrasında ödenen yoksulluk nafakası ve çocuk için iştirak nafakası gibi hususların etkili bir şekilde talep edilmesi gerekmektedir. Hukuk büromuzca bu talepler, etkili bir biçimde ileri sürüldüğü gibi sonraki süreçte de gerekirse nafakanın artırılması davası ya da indirilmesi davası büromuzca yürütülmektedir.

Boşanmada Tazminat Davası

Türk Medeni Kanunu’nun 174’inci maddesine göre “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.” Bu maddeye ilişkin olarak Yargıtay 2. Hukuk Dairesi “Zina kişilik haklarına tecavüz oluşturduğundan, kusursuz eş lehine boşanma ile birlikte manevi tazminata da hükmedilmesi gerekir” şeklinde karar vermiştir.

Ancak, yine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin bir kararına göre; kadının, mahkemeye başvurarak kocasının eve dönmesi için ihtar isteğinde bulunması bu ihtar tarihinden önceki olayları affetmesi veya hoşgörü ile karşılaması olarak kabul edilmektedir. Bu sebeple koca artık kusurlu sayılmayacak ve karı lehine maddi ve manevit azminata hükmedilemeyecektir. Buna karşılık karıya hakaret eden davalı koca kusurlu sayılmakta ve bu durum boşanmaya sebep teşkil etmektedir. Özetle, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kişilik hakları saldırıya uğrayan davacının, kusurlu olan davalıdan manevi tazminat isteme hakkı vardır. Ancak eşin kendisine yönelik hakaretleri karşısında sessiz kalmayan veya bu hakaretlere sebebiyet veren eşin tazminat hakkı Yargıtay’ın ilgili kararında şu şekilde düzenlenmiştir; “…Toplanan delillerden; davalı kadının kocasına onur kırıcı kelimeler söylediği; davacının da davalıyı dövdüğü ve defol git dediği anlaşılmaktadır…. Boşanmaya sebep olan söz konusu olayda, tazminat isteyen kadın kusursuz ya da az kusurlu olmayıp eşit kusurludur. Bu durumda kadın yararına manevi tazminata hükmolunamaz.”

Sonuç olarak eşin maddi tazminata hak kazanabilmesi için kusursuz veya daha az kusurlu olması; buna karşılık diğer tarafın kusurlu olması, bir zararın varlığının bulunması ve hukuka aykırılık bulunması gerekmektedir.

Eşin manevi tazminata hak kazanabilmesi için ise kusursuz olması gerekmektedir. Manevi tazminat kişinin bozulan manevi dengesinin yeniden kurulması için kullanılan bir araçtır. Manevi tazminat istenen karşı tarafın kusurlu bulunması tazminata hak kazanılması için yeterlidir . Ancak manevi haklarının ihlal edildiğini iddia eden eş bu iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. Eğer davacı eş kişilik haklarına saldırı niteliğindeki maddi olayın varlığını kanıtlayamaza, manevi tazminata hak kazanmaz.

Yasal Mal Rejiminin Sona Erme Tarihi

Mal paylaşımı davası olarak bilinen, boşanma sonucunda mal rejiminin tasfiyesi Türk Medeni Kanunu (TMK) 202. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre eşler arasındaki yasal mal rejimi, edinilmiş mallara katılma rejimidir. Eşler aralarında başka bir mal rejimi belirlememişlerse kanunen bu mal rejimine tabi olacaklardır.

Yaygın olarak evlilik sözleşmesi olarak bilinen sözleşmeler de bu hüküm uyarınca eşler arasında geçerli olacak mal rejiminin seçimine dair sözleşmelerdir. Eşler arasında böyle bir sözleşme mevcut değilse, yasal düzenleme gereğince aralarında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olacaktır.

TMK 203. Maddede mal rejimi sözleşmesinin evlenmeden önce veya evlendikten sonra yapılabileceği belirtilmiş, bu sözleşmenin geçerli olabilmesi için şekil şartı koymuştur. TMK 205. Maddesine göre mal rejimi sözleşmesinin geçerli olabilmesi için noterde düzenlenmesi veya düzenlenen sözleşmenin noterce onaylanması gerekmektedir. Aksi halde taraflar arasında yapılan adi yazılı sözleşme geçerli olmayacak ve hüküm ifade etmeyecektir. Ayrıca kanuna göre “taraflar evlenme başvurusu sırasında hangi mal rejimini seçtiklerini yazılı olarak da bildirebilirler.” Bu durumda ayrı bir sözleşme düzenlenmesi veya noter onayı aranmayacaktır. Ancak bu durumda mal rejimine ilişkin ayrıntı hükümleri düzenlenemeyecek, sadece mal rejimi seçimi yapılmış olacaktır.

Eşler yapacakları sözleşme ile mal ayrılığı rejimini kabul edebilecekleri gibi, kanunda düzenlenmiş olan diğer mal rejimlerinden birisini de kabul edebilirler.

Evlilikten Sonra Ortak Malların Paylaşımı

Aile Mahkemesi tarafından boşanma kararı verilmesi halinde, mal rejimi dava tarihinden itibaren sona ermiş sayılır. Yani bu durumda evlilik birliği içerisinde edinilmiş mallar, aktifi ve pasifi ile boşanma davasının açıldığı tarihteki durumuna göre değerlendirilerek tasfiye edilir.

Ancak, mal rejiminin tasfiyesi için boşanma davasının açılmış olması yeterli değildir. Boşanma davası devam ederken açılmış olan mal rejiminin tasfiyesi davasında, boşanma davasının sonucunun beklenmesi gerekmektedir. Boşanma davası sonuçlanmadan mal rejimi davası bir karara bağlanamayacaktır. Çünkü evlilik birliğinin devamı halinde katılma payı alacağı doğmayacak ve mal rejiminin tasfiyesinin yasal şartı oluşmayacaktır.

Boşanma davasının reddedilmesi durumunda mal rejiminin tasfiyesine yönelik dava da reddedilecektir. Boşanma davasının kabulü ile evliliğin sona ermesi durumunda ise mal rejiminin boşanma kararının kesinleştiği tarihte değil, davanın açıldığı tarihte sonra erdiği kabul edilecek ve mal rejiminin tasfiyesi bu tarihteki edinilmiş malların durumuna göre yapılacaktır. Bunun yasal dayanağı TMK 225. Maddesindeki “Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer” şeklindeki düzenlemedir.

Şunu da belirtmek gerekir ki, kişisel malların iadesi için evliliğin sona ermesi şart değildir. Eşler her aşamada birbirlerine karşı kişisel mallarının iadesi yönünde dava açabilirler.

Boşanma Sonrası Mal Paylaşımı

Boşanma davası sonunda velayet, tazminatlar, nafaka gibi hususların yanı sıra mal rejimi ve sonuçları da gündeme gelmektedir. Mal rejimleri, boşanmadan sonraki süreçte önem taşımaktadır. Özellikle yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi ve sıklıkla görülen mal ayrılığı rejimi eşlerce iyi bir şekilde öğrenilmelidir. Edinilmiş mallara katılma rejimi yasal rejim olduğundan özellikle kararlaştırılmasına gerek yoktur. Ancak sıklıkla tercih edilen mal ayrılığı rejiminin seçilmesi ve kararlaştırılan hususların Mal ayrılığı rejimi sözleşmesi üzerinde geçerli bir şekilde ifade edilmesi önemlidir.

Unutulmamalıdır ki mal rejimleri, evlilikten önce düzenlenebildiği gibi evlilik sırasında da düzenlenebilmekte, değiştirilebilmektedir. Mal rejiminin değiştirilmesi, eşler arasında alınacak ortak bir kararla noterde gerçekleştirilecek işlemler ile olabildiği gibi bazı durumlarda mal rejiminin değiştirilmesi davası ile mümkün olabilmektedir.

Boşanma Sonrası Mal Paylaşımı

Boşanma davası sonunda velayet, tazminatlar, nafaka gibi hususların yanı sıra mal rejimi ve sonuçları da gündeme gelmektedir. Mal rejimleri, boşanmadan sonraki süreçte önem taşımaktadır. Özellikle yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi ve sıklıkla görülen mal ayrılığı rejimi eşlerce iyi bir şekilde öğrenilmelidir. Edinilmiş mallara katılma rejimi yasal rejim olduğundan özellikle kararlaştırılmasına gerek yoktur. Ancak sıklıkla tercih edilen mal ayrılığı rejiminin seçilmesi ve kararlaştırılan hususların Mal ayrılığı rejimi sözleşmesi üzerinde geçerli bir şekilde ifade edilmesi önemlidir.

Unutulmamalıdır ki mal rejimleri, evlilikten önce düzenlenebildiği gibi evlilik sırasında da düzenlenebilmekte, değiştirilebilmektedir. Mal rejiminin değiştirilmesi, eşler arasında alınacak ortak bir kararla noterde gerçekleştirilecek işlemler ile olabildiği gibi bazı durumlarda mal rejiminin değiştirilmesi davası ile mümkün olabilmektedir.

Konya Boşanma Avukatları Ekibimize Ulaşın

Konya‘da çalışmalarına devam eden Konya Boşanma Avukatı Yusuf Tahtacı Hukuk ve Avukatlık Bürosu‘na ve Konya boşanma avukatları kadromuza İletişim sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

Konya Miras Avukatı

Miras avukatı olarak çalışan uzman ve deneyimli kadrosu ile müvekkillerimize hizmet vermekteyiz. Miras avukatı ekibi miras hukukunun temel iş ve işlemlerinden olan vasiyetname düzenlenmesi, miras sözleşmelerinin yapılması, mirasın reddi davası açılması, tereke tespiti davası açılması, ortaklığın giderilmesi izale-i şüyuu davasının açılması, tenkis davası açılması, muris muvazaası davalarının açılması gibi işlemlere ek olarak veraset ilamının alınması ve intikal işlemlerinin yapılması gibi tüm süreçleri takip etmekteyiz. Bu süreçlerde müvekkillerimizi en iyi şekilde temsil etme ve danışmanlık hizmeti verme amacını güdüyoruz.

Konya’da miras avukatı kadromuz ile vasiyetname düzenlemelerine ek olarak vasiyetnamenin iptali, vasiyetin açılması davalarını da takip etmekteyiz. Miras hukukunda iki çeşit mirasçı bulunur. Bunlardan biri miras bırakanın yasal mirasçısı, diğeri ise miras bırakan tarafından atanmış olan mirasçıdır.

Yasal Mirasçı: Miras hukukuna ilişkin temel düzenlemeler 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nda yapılmıştır. Buna göre TMK md. 495-501 gereği miras bırakanın kan hısımları, evlatlık ve altsoyu ile sağ kalan eş yasal mirasçıdır.

Atanmış Mirasçı: Miras bırakanın hür iradesiyle mirasının bir kısmını veya tamamını belirli bir kişiye miras bırakması halinde mirasçı sıfatına haiz olan kimsedir. Miras bırakan bir vasiyetname düzenlemek sureti ancak bir kimseyi atanmış mirasçı olarak tayin edebilecektir.

Veraset İlamı/Mirasçılık Belgesi ve İntikal İşlemleri

Miras bırakanın vefatının sonrasında miras bırakanın mirasçılarının kim olduğunun ve bu kimselerin paylarının ne oranda olduğunun tespiti veraset ilamı, diğer adıyla mirasçılık belgesinin alınması ile belirlenebilecektir. Veraset ilamı yahut mirasçılık belgesi mirasçılardan herhangi biri tarafından Noter’den temin edilebileceği gibi Sulh Hukuk Mahkemelerinden de talep edilebilir. Ancak mirasçılar arasında başka ülke vatandaşlığı olan yahut Türkiye’de ikamet adresi bulunmayan kimselerin bulunması halinde mirasçılık belgesi noterden çıkarılamaz, belgenin temini için Sulh Hukuk Mahkemesinde hasımsız bir dava açılmak zorundadır. Aksi kanıtlanana kadar mirasçılık belgesi geçerli kabul edilecektir. Mirasçılık belgesinde hatalı bir durum olduğunun tespit edilmesi halinde ise mirasçılık belgesinin iptali davası açılması gerekmektedir. Miras bırakandan kalan mal varlıklarının mirasçılara geçişinin sağlanması işlemine intikal denmektedir. Örneğin taşınmaz bir mal varlığının mirasçılara intikalini sağlamak için ilgili Tapu Müdürlüklerinde intikal işlemlerinin yapılması için mirasçılık belgesi ile başvuru yapmak gerekmektedir. Bu süreçte taraflar kendileri bizzat işlemleri takip edeceği gibi bu süreci bir miras avukatı aracılığıyla takip etmeleri de mümkündür.
Miras Kalan Malvarlığının Tespit Edilmesi

Uygulamada miras bırakan kişinin ölümünden sonra mirasçılarına hangi mal varlıklarının kaldığı yönünde bir bildirim yapılması söz konusu olmamaktadır. Bu nedenle miras bırakanın mal varlıklarının mirasçılar tarafından araştırılması gerekmektedir. Miras bırakan adına kayıtlı taşınmazların, banka hesaplarındaki paraların, hisse senetlerinin ve varsa araçların tespiti için tereke tespiti davası açılması gerekmektedir. Tereke tespiti davası ile miras bırakanın alacak ve borçlarının tamamı Mahkemece tespit edilmektedir.
Vasiyetname

Vasiyetname, bir kişinin hayatta iken, öldükten sonra mirasının kimlere kalacağını, nasıl paylaşılacağını düzenlediği evraktır. Bunun hukuken tanımı, ölüme bağlı tasarruftur. Yani vasiyetname ile kişi, henüz hayatta iken, kendi mal varlığı üzerinde, ancak öldükten sonra hüküm ifade edecek tasarruflarda bulunabilmektedir. Vasiyetname 3 farklı şekilde tanzim edilebilmektedir:
Resmi Vasiyetname
El Yazılı Vasiyetname
Sözlü Vasiyetname
Resmî Vasiyetname:

Resmi vasiyetnamenin iki tanık huzurunda noter önünde düzenlenir. Miras bırakan, arzularını notere bildirdikten sonra, noter vasiyetnameyi yazar ve okuması için miras bırakana verir. Bunun üzerine miras bırakan, vasiyetnameyi okuduğunu ve okuduklarının, son arzuları olduğunu noterin huzurunda 2 tanığına söyler. Tanıklar ise, miras bırakanın bu ifadesinin, kendi önlerinde yapıldığını ve miras bırakanı bu işlemi yapmaya ehliyetli gördüklerini vasiyetnameye yazarak altını imzalarlar. Vasiyetname içeriği, tanıklara bildirilmek zorunlu değildir. Vasiyetname, miras bırakan tarafından da imzalandıktan sonra noter de vasiyetnameye tarih koyarak imzalar. Kimler Vasiyetnamede Tanık Olamaz? Fiil ehliyeti olmayanlar, kamu hizmetinden yasaklılar, okur yazar olmayanlar, miras bırakanın eşi, üst-altsoy kan hısımları, kardeşleri ve bu kişilerin eşleri resmî vasiyetnamenin düzenlenmesine memur/noter veya tanık olarak katılamazlar.
El Yazılı Vasiyetname:

Bu vasiyette, miras bırakan, yıl, ay, gün ve bulunduğu yeri de yazmak suretiyle, tüm vasiyetini el yazısıyla başından sonuna kadar sonra da imzalar.
Sözlü vasiyetname:

Eğer muris, kendisini bekleyen yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi mücbir sebepler nedeniyle, resmî veya el yazılı vasiyetname yapamayacak durumda ise, sözlü vasiyet yapabilir. Unutulmamalıdır ki öncelik resmi vasiyetnamenin yapılmasıdır. Ancak bunun mümkün olmadığı hallerde diğer vasiyetname türlerinin tercih edilmesi söz konuş olabilecektir. Yine belirtmek isteriz ki vasiyetname hükümlerinden memnun olmayan ve vasiyetnamenin kendisi aleyhine düzenleme içerdiğine inanan mirasçılar vasiyetnamenin iptalini bir dava açmak yolu ile sağlayabileceklerdir. Vasiyetnamenin iptali davası ile vasiyetin iptalinin sağlanması için kanunda belli koşullar aranmıştır. Bu durumların varlığının ispat edilmesi halinde Mahkeme, vasiyetnamenin iptaline karar verebilir.

Saklı Payın İhlali

Kanun gereği miras bırakanın sağlığında yaptığı bir takım tasarruflar ile mirasçıların yasal miras paylarının belli bir kısmı üzerinde tasarruf etmesi sınırlandırılmıştır. Bir diğer tabirle miras bırakanın mirasçılardan bir veya birkaçını mirasından mahrum etme imkanı ortadan kalkmıştır. Saklı payı ihlal edilen mirasçı tenkis davası açarak saklı payına tecavüz edilmesinden kaynaklı zararlarını tazmin edebilecektir. Tenkis davasının konusu miras bırakanın saklı paya tecavüz anlamına gelen tasarruflarının bu tecavüz oranında indirilmesi, indirilen bu kısmın da saklı payına tecavüz edilen mirasçıya tahsis edilmesidir.

Mirastan Mal Kaçırma / Muris Muvazaası

Miras bırakanın sağlığında diğer mirasçılara herhangi bir karşılık olmaksızın yapmış olduğu kazandırmaların bulunması halinde bu tasarruf nedeniyle miras payında azalma meydana gelen mirasçı denkleştirme davası açarak yapılan işlemden kaynaklı zararını talep edebilecektir. Örneğin miras bırakan sağlığında bir kısım taşınmazlarını mirasçılardan yalnızca birine bedelsiz olarak devretmişse, miras bırakanın ölümünden sonra bu taşınmazlardan hak sahibi olması devirle engellenen mirasçı dava açarak denkleştirme talep edebilecektir. Burada devre konu mal varlığının saklı payı aşıp aşmadığına da bakılmaz. İşte bu işlem görünüşte bir satış işlemi gibi yapılmış olabilir. Bu durumda muvazaalı yani danışıklı bir işlemin varlığı söz konusu olacaktır. Bunun miras hakkı olan kişiler arasında gerçekleşmesi halinde muris muvazaasının varlığından bahsedilebilecektir. Bu gibi durumlarla daha çok miras bırakandan uzakta yaşayan ve sıkı aile ilişkileri olmayan çocukların karşılaştığı görülmektedir. Muris muvazaası davası avukatı ile bu tür hak ihlallerine uğramanız halinde tespit yapabilir ve dava açarak hakkınızı talep edebilirsiniz.

Paylı Mülkiyete Geçiş Davası

Miras bırakanın vefatından sonra mirasçılara kalan mal varlıkları üzerinde mirasçılar el birliği ile mülkiyet sahibi olurlar. Mülkiyet türlerinden bir diğeri ise paylı mülkiyettir. Elbirliği ile mülkiyette tapuda hisse oranları yani paylar yoktur. Paylı mülkiyette ise pay oranları bellidir. Bu nedenle de paylı mülkiyette payların devri, rehni ve alacaklılar tarafından haczi mümkündür. Elbirliği mülkiyetinde ise paylı mülkiyetten farklı olarak üzerinde serbestçe tasarruf edilebilecek paylar yoktur. Paylı mülkiyete geçiş için maliklerin tamamı bir araya gelemiyorsa paylı mülkiyete dönüştürme davası açılmalıdır. Yine uygulamada karşılaşılan en büyük sorunlardan biri mirasçılık belgesindeki paylar belirli olmasına rağmen miras bırakanın bankalarda varlıklarının mirasçıların tamamı hazır bulunmadığı mühletçe bankalar tarafından mirasçılara verilmemesidir. Örneğin miras bırakanın bankada bir parası varsa ve tüm mirasçıları bir araya getiremiyorsanız, bu para üzerindeki mülkiyetin paylı mülkiyete dönüştürülmesini dava yolu ile talep etmelisiniz. Mahkeme tarafından verilen kararla birlikte bankaya gittiğinizde payınıza düşen parayı alabilirsiniz.

Ortaklığın Giderilmesi / İzale-i Şüyuu Davası

Miras bırakanın ölümünden sonra mirasçılar mal varlıkları üzerindeki ortaklıklarının sona erdirilmesini talep edebilirler. Mal varlıklarının ne şekilde paylaşılacağı konusunda anlaşma sağlanamaması halinde mirasçılardan her biri Sulh Hukuk Mahkemesinden ortaklığın giderilmesini isteyebilecektir. Ortaklık, satış yolu ile veya aynen taksim yolu ile giderilebilir. Bunun yapılmasında malın cinsi, sayısı gibi özellikler önem arz etmektedir.